18 Ekim 2012 Perşembe

 


                                              EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ TARİHÇESİ

   Eğitim, bireylerin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla kasıtlı olarak ve istendik yönde davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.
   Teknoloji ise;İnsanlara kendi işlerini yapmasında bir takım  kolaylıklar  sağlayan; etkili, kaliteli ve kompleks ürünler ortaya çıkarılmasında rol oynayan sistemler bütünü olarak tanımlanabilir.
Teknoloji ve eğitim, öğrenme–öğretme ortamlarında kaliteyi arttırmak için birlikte kullanılmaktadır.Eğitim teknolojisi genel bir kavram olarak iki ana özelliği kapsamaktadır.

1)      Fiziki teknolojik donanımlar
2)      Öğrenme–öğretme kuramları
                                                           TARİHÎ GELİŞİMİ
   Eğitim teknolojisi insanoğlu ile birlikte gelişmiştir denilebilir. İnsanlar, çevresindeki diğer insanlara bildiği herhangi bir şeyi öğretmek zorunluluğuyla yüzleştiği anda, öğreteceği şeyi hangi araç, yöntem ve tekniklerle nasıl öğreteceği, yani gerekli çevre ayarlamasını nasıl yapacağı sorunuyla karşılaşmışlardır. Bu nedenle eğitim teknolojisinin insanın kendisine defa “Bunu nasıl öğretirim?” diye sorduğunda ortaya çıktığı söylenebilir.

   İlk insanların kullandığı teknolojiler hem fizikî donanım hem de kuram açısından günümüze göre çok basitti. Ancak insanoğlunun  hayatında etkili bir yer tutmaktaydı. İnsanlar okul dışında, tarım, av, yapı işleri gibi konularda kullanılan araçlarla ilgili becerileri diğer insanlara öğretmişlerdir. Bu öğretimde araçların kendisini ve gösteri yöntemini kullanmışlardır. Mağaralarda bulunan kalıntılar  ilk  insanların eğitim ve öğretim amaçları için model ve resimleri kullandığını göstermektedir.
   Daha sonraki dönemlerde matbaanın bulunması, resimlerin eğitici gücünün keşfedilmesi, eğitim ortamlarında gerçek nesnelerin kullanılması ve bir kurum olarak okulun ortaya çıkması eğitim teknolojileri uygulamalarını zenginleştirmiştir.
Eğitim teknolojisinin gelişimi ile ilgili olarak değişik gruplandırmalar yapılmıştır. Alkan’a (1995) göre eğitim teknolojisindeki gelişmeler beş dönemde incelenebilir:
































   Eğitim teknolojisi hem fizikî donanım, hem de kuram boyutunda gelişmektedir. Bu gelişmede kuram boyutu öne çıkmaktadır. Her dönemde ortaya çıkan felsefî akımların, kavramları öğretmeyi amaçlayan öğretme–öğrenme süreçleri bulunmaktadır.
   Ana amaç;  bilgi, beceri, tutum ve davranışların  bireylere kazandırılmasını sağlayarak istenilen yönde ve kasıtlı değişimler oluşturmaktır. Felsefî akımların etkisindeki bütün kültürel faaliyetler asırlar boyu mevcut öğrenme–öğretme yöntemlerini geliştirmek için yeni öğrenme ve bilgi kuramlarının gelişmesini sağlamıştır.
   Yazının  icadından önce öğretme–öğrenme ortamlarında sözün egemenliği vardı. Sözlü ifadelerde öğrenme döneminde temel araç “öğretendir” denilebilir..
   Geçmiş çağlarda yaşayan birçok bilim adamı kendi zamanlarına uygun öğrenme, öğretme ve eğitim teknolojisi kuramları geliştirmişlerdir. Bunlardan Sophist, öğrenme, öğretme uygulamalarında düz anlatım ve grup çalışmalarının kullanılabileceğinden söz eder. Aynı zamanda her türlü teknolojilerin kullanımları ile öğrenmenin etkili bir şekilde gerçekleşeceğini öne sürer. Buna karşılık Plato, teknolojinin eğitimde yeri olmadığını savunurken; bilgilerin, deneyimlerin ve değerlerin tasarımlanması gerektiğinden söz eder. Socrates, öğrenme ve öğretme faaliyetlerinin etkili bir şekilde tasarımlanması gerektiğini vurgular.
   Yazının bulunmasıyla birlikte insan hayatının diğer yönleri gibi eğitim süreci de değişime uğramıştır. Öğrenme–öğretme ortamlarında öğretmen ile birlikte yazılı kaynaklarda kullanılmaya başlanmıştır. Boynuz kitaplar, tebeşir tahtaları, kağıt ve diğer yazı aletleri bu dönem eğitim teknolojisini ifade eden araçlardır.
   Yazılı kaynaklar informal eğitimden formal eğitime geçiş yönünde önemli etkiler yapmıştır. Buna bağlı olarak uzman öğretmen ihtiyacının ortaya çıkmasıyla birlikte, yazınında etkisiyle eğitim süreci değişime uğradı.         Bireylerin eğitilmesi görevi, ebeveynden öğretmene, evden okula doğru kaydı. Sonuçta, eğitim uygulamaları formalize edilmeye, öğrenme–öğretme ortamlarında yazılı kaynaklar yaygın olarak kullanılmaya başladı.
   Çizimlerin ders kitaplarında ilk kullanışı Asur ve Babillilerin M.Ö. 3000 yıllarından kalma kil tabletler halindeki matematik kitaplarında görülmektedir. Yine M.Ö. 4000 – 1300 yıllarında Mısır’da papirüs üzerine yazılmış bazı matematik, tıp ve cerrahi ders kitaplarında renkli çizgi – resimlerin kullanılmış olduğu görülür.
   M.Ö. 4. ve M.S. 4. asırlar arsında, Eski Yunan ve Roma İmparatorlukları zamanında, papirüs üzerine yazılmış, güzel resimlerle donatılmış ders kitapları bulunmaktadır.
   XV. Yüzyılın ortalarında Gutenberg’in matbaayı icat etmesiyle eğitimin doğası, etkileri günümüze kadar sürecek şekilde değişmiştir. Eğitimin programlanmasında, öğrenme–öğretme ortamlarında ve eğitimde uygulanan yöntemlerde ders kitaplarının hakimiyeti başlamıştır.
   Eğitim teknolojisi açısından önemli bilim adamlarından birisi de Abelard’tır. Abelard kendisine ait bir öğretim yönetimi geliştirmiştir. Bu yönetime göre;
1-   Bilgiler okunmalı
2-   Buluş yoluyla bulunmalı ve doğrulanmalı
3-   Her basamak anlamlı öğrenmeleri oluşturmaları
4-   Öğrenmeler son olarak kontrol edilip kayıt edilmeli
5-   Her bir basamak yazıya dönüştürülmelidir.
   Bunun sonucunda doğruya ulaşılır. Bu düşünceler kendisinden sonraki bir çok bilim adamını etkilemiştir.
Eğitim teknolojisi açısından önemli olan ve kendisine ait bir öğretim yöntemi geliştiren bilim adamlarından biri de Comenius’tur.Comenius diğer bilim adamlarının fikirlerinden etkilenmiştir. Comenius’un öğretim yönetimine göre;

1-   Öğretim yönetimi istekleri takip etmelidir.
2-   Öğretim doğuştan başlamalı ve her yaşa, ilgiye, kapasiteye göre düzenlenmelidir.
3-   Bilgiler gerçek yaşantılarda uygulanmalıdır.
4-   Öğretim faaliyetleri kolaydan zora doğru düzenlenmelidir.
5-   Kullanılacak olan araç – gereçler konularla ilgili olmalıdır.
6-   Ardışıklık çok önemlidir.
7-   Genel prensipler açıklanmalı ve bunlarla ilgili mutlaka örnekler verilmelidir.
   Comenius 1658’de basılan ve çocuklar için hazırlanmış ilk resimli ders kitabı olan Resimlerle Dünya adlı eserin de sahibidir. Eğitimciler arasında, gerçek eşya ve resimler kullanılarak yapılacak  eğitimin öneminden söz eden ilk bilim adamıdır..
   İnsanlığın var oluşuyla başlayan eğitim teknolojisi tarihinde 18. yüzyıla gelinceye kadar ileri sürülen fikirler ve yapılan uygulamalar daha çok kuramsal boyutla ilgilidir.
18. yüzyıldan itibaren eğitim teknolojisindeki gelişmeler hem kuramsal, hem de donanım  boyutunu etkilemiştir.17. yüzyıldaki gelişmelerin devamında önce fizik ve diğer fen bilimleri, daha sonra da tıp ve diğer sağlık bilimleri, sosyal ve beşerî bilimler bağımsızlıklarını kazanmıştır. Diğer bilimler, fizik ve fen bilimlerinin veri ve deneylerinin desteğiyle gelişmeye devam etmiştir. Batı dünyasında 1950’lere kadar geçen süre içinde, eğitimdeki çevre ayarlaması  sürecinde, fizikî bilimlerle, onların teknolojilerinin ürünlerinden yararlanma gittikçe önem kazanan bir görüş haline gelmiştir.18. yüzyıldan itibaren eğitim teknolojisindeki gelişmeler kuramsal boyut yanında fizikî donanımlar boyutunu da etkilemektedir. Bu yıllardan itibaren telefon, radyo, televizyon, bilgisayar, uydu vb. fizikî donanımlar olarak eğitimde  kullanılmaya başlanmıştır.
   19. yüzyılda ise  eğitim teknolojisi alanında Joseph Lancaster tarafından bir öğretim modeli geliştirilmiştir. Bu modele göre; grup öğrenmeleri için notlar planlanmalı,  organize edilmeli ve ekonomik olarak yönetilmelidir. Öğretim materyalleri etkili bir biçimde öğrenme – öğretme ortamında kullanılmalıdır. Çünkü bu materyaller bireyleri güdülemektedir. 1800’lü yılların ilk yıllarında New York okullarında uygulanan bu model sistematik kuramların yaklaşımlarını içermektedir.
   Elektriğin bulunması eğitim teknolojisinin gelişiminde derin etkiler yaratmıştır. Elektrikle birlikte elektrik lambası, telefon, telgraf insan hayatına girdi. Bu gelişmenin devamında elektronik alanında sağlanan ilerlemelerle radyo, televizyon, video, teyp, kayıt cihazı vb. araçlar eğitim ortamlarına girmiştir. Güvenilir, dakik ve zihinsel işlemlerden çok daha hızlı hesap makineleri kullanılmaya başlanılmıştır. Elektriğin kullanılmaya başlanması iletişim adı verilen çağdaş ve modern teknolojilerin başlangıç noktası olmuştur. İletişim teknolojilerindeki gelişim eğitimde de yeniden yapılanmalara yol açmış, kapalı devre televizyonu da okul dersliklerinde televizyonun yaygın biçimde kullanılmasına imkân tanımıştır. Denilebilir ki öğretmenin , yazılı ve basılı yayınların  öğrenme – öğretme ortamlarındaki hakimiyeti elektrik ile azalma eğilimine girmiştir.
1900’lü yıllarda eğitim teknolojisinde John Dewey’in etkileri görülmüştür.Dewey eğitimi  yaşantıların yeniden örgütlenmesi ve yenilenmesi olarak tanımlamış, her yaşantının daha önceki yaşantılara dayalı olarak oluştuğunu ve bireylerde değişiklik yaptığı içinde daha sonra edinilecek yaşantıları etkileyeceğini belirtmiştir. Dewey’e göre  öğrenme – öğretme ortamları olan okullar birer deneyimler  kazanma labaratuvarlarıdır. Bu ortamların etkili deneyimler kazandırması için en iyi şekilde tasarımları yapılmalıdır.
   Dewey’den sonra gelenler onun 1920’lerde ortaya koyduğu görüşlerden etkilenerek eğitimin süreç olarak daha anlaşılır tanımlarını yapmaya çalışmışlardır. Bu bilim adamlarından biride Preston’dur.
   Preston; eğitimin görevini “bireyin etrafında, gelişmenin her aşamasında, istenilen tepkileri ve umulan değişmeleri en iyi biçimde oluşturabilecek bir çevre düzenlemek“ olarak tanımlamıştır.
   Diğer bilim adamı olan  Edward Thorndike ise, eğitim alanında bir uygulamalı eğitim bilimi geliştirmek için çalışmış, öğrenme–öğretme kavramlarını etkilemiş, ilk ölçme değerlendirme dersini vermiştir. Thorndike bağlamcı kuramlara göre öğretim teknolojisini geliştirmeye çalışmıştır.
   1930’larda önceki dönemlerde eğitim uygulamalarının daha çok felsefî fikir tartışmaları ile yönlendiği söylenebilir. 1930’lardan sonra ise eğitim uygulamaları bilimsel veriler ışığında biçimlenmeye başlamıştır. Eğitim teknolojisi de, 1930’ lardan başlayarak önce fizikî bilimler, daha sonra da davranış bilimlerinin görüşlerinin etkisiyle anlam ve yöntem değişikliğine uğramıştır.

                                                     FİZİKİ BİLİMLER DÖNEMİ
   1930’lardan  başlayarak 1960’lara kdar olan dönemde eğitim teknolojisi kavramı; fizikî bilimlerin özellikle de mühendislik alanlarının ürünü olan ve öğretim materyallerinin sunumunda kullanılan projektörler, teypler, öğretme makinaları gibi araçları ifade etmektedir. Eğitim teknolojisi bu dönemde ortam–araç veya ürün olarak algılanmaktadır. Öğretim sırasında çeşitli araçların kullanılması ve bilgi aktarma işlevi ile sınırlandırılması, eğitim teknolojisinin uzun süre bu sınırlılık içinde görülmesine neden olmuştur. Bu yaklaşım günümüze kadar devam etmiştir.
   Bu dönemdeki uygulamalarda ders kitapları ve anlatıma dayalı ders verme yaklaşımları aşırı sözel bulunup eleştirilmekteydi. Bilgi aktarımında somut yaşantıların kazandırılması vurgulanıyor ve bunun için de göze ve kulağa birlikte hitap eden görsel – işitsel öğretim araçlarına büyük önem veriliyordu. Temel amaç; öğretimde kullanılan araçların ve yöntemlerin etkinliliğinin arttırılması olduğu için, öğrencinin durumu, içerik vb. önemli konular ihmal ediliyordu.
   Fizikî bilimler döneminde ortaya çıkan en belirgin kuramsal düşünce; eğitim teknolojisinin, hareketli ve hareketsiz resim projektörleri, teypler, televizyonlar, öğretme makinaları gibi görsel – işitsel materyallere sözel olmayan rolleri, daha geleneksel ortamlara ise konferanslar, basılı materyaller gibi sözel rolleri verdiğidir.       Yapılan araştırmalarda, eğitim ortamlarıyla ilgili olarak üç görüş hakim olmuştur:

1 – Ortamların öğretebileceğinin kanıtlanması
2 – Değerlendirme teknikleri aracılığıyla ortamların etkililiğinin arttırılması
3 – Ortamların sınıfta kullanılması için daha iyi uygulamaların geliştirilmesi .

Eğitim teknolojisi altın çağına 2. Dünya savaşı ile girmiştir denebilir. 2. Dünya Savaşı eğitimde makinalaşmanın yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. Ordularda değişik ve yeni silahların askerlere tanıtılmasında hızlı eğitim verme ihtiyacı, film, slayt, fotoğraf ve bunlarla ilgili araçların kullanılmasını zorlamıştır. Bu hareket sivil kesime de yayılmış, eğitimde araç gereç kullanımına ilgi gösteren bir alanın doğmasında etkili olmuştur.Eğitimde fizikî bilimlerin etkisi 1960’lara kadar devam etmiştir. 1960’ların başında özellikle psikoloji biliminde görülen gelişmelerin etkisiyle, öğrenme–öğretme sorunlarının çözümü için yeni bir bakış açısı olmuştur.
                                             DAVRANIŞ BİLİMLERİ DÖNEMİ
   1960’ların başından itibaren eğitim teknolojisi alanında önemli değişmeler oldu. Psikoloji bilimi ve insanın öğrenmesi ile ilgili çalışmaların sonuçlarının öğretim uygulamalarına yansıtılması gereği ile eğitim teknolojisi “süreç“ olarak algılanmaya başlandı. Böylece eğitim teknolojisinin daha çok ortam, ürün, araç olarak görüldüğü bir dönem kapanmış oluyordu.
   1950’li yılların sonlarında öğrenme araştırmalarının odak noktası uyaranın tasarımından, öğrencinin uyarana verdiği tepkiye doğru kaymıştır. Bu hareketin öncüsü Skinner’dir. Davranışçı olan Skinner, yeni becerilerin öğrenilmesi gibi isteğe dayalı davranışlarla ilgilenmekteydi. Bir organizmanın davranışının, çevre tarafından, arzulanan tepkilerin pekiştirilmesi ve ödüllendirilmesi yoluyla biçimlendirilebileceğini ortaya  koyarak, 1959 yılında “Öğretim Teknolojisi” adlı kitabını yayınlamıştır. “Pekiştirme Kuramı” olarak bilinen kuramını güvercinler üzerinde yaptığı deneylere dayandırmış ve aynı sürecin insanlarla da işleyeceğini savunmuştur. Öğrenciyi bir dizi öğretim adımlarıyla istenen performans düzeyine ulaştıran bir teknik olan “Programlı Öğrenme Yöntemi”ni geliştirmiştir. Skinner, programlı öğretim kavramını, eğitim teknolojisi kavramıyla aynı anlama gelecek şekilde kullanmıştır. Yaptığı çalışmalar gelişmiş öğretim tasarımlarına yol gösterici nitelikler taşımaktadır. Pekiştirme kuramı, davranışsal amaçlar, programlı öğretim, öğretimin ferdîleştirilmesi, paket öğrenme programları gibi çeşitli öğretme–öğrenme uyarlamalarına yol açmıştır.
   Programlı öğretimin savunucuları, öğrenme çıktılarını davranışlar açısından belirleme ve öğrencinin bu davranışlara erişme başarısını göstermesi için gerekli basamaklara ayırma sürecini “eğitimde teknoloji” olarak adlandırmışlardır.

   Denilebilir ki programlı öğretim birbirinden ayrı, fakat kuramsal olarak birbirini tamamlayan iki yapının bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bunlardan birincisi ; davranışçılığın bütün öğrenme yaklaşımları üzerindeki güçlü etkisidir. İkincisi ise; mühendislik alanında doğan ve gelişen “sistem yaklaşımı”dır. Davranışçı akım, davranışsal amaçların geliştirilmesini sağlarken, uygulamada hangi davranışların istendik olduğunun belirlenmesi ve bu davranışların ortaya çıkarılması için güdüleme sistemlerinin geliştirilmesi gerekliydi.
   Sistem yaklaşımına göre ise; öğretme–öğrenme süreçleri için eldeki kaynakları ve ilgili kuramsal bilgileri bir bütün olarak kullanarak, belirli özel amaçların gerçekleştirilmesi için bir sistemin tasarımlanması, yürütülmesi ve değerlendirilmesi söz konusuydu.
   Davranış bilimleri dönemi olarak kabul edilen 1960’lı yıllarda Morris ve arkadaşları öğrenme ve öğretme süreçlerinin yapısını dört değişik  gelişim modeli ile açıkladılar. Bunlar; geleneksel öğretim modeli, öğretmene destek işlevinde ortam, öğrenciye destek işlevinde ortam, öğretim sistemi modelleridir.
1970’li yıllarda eğitimde öğrenci olaylarının yayıldığı, geleneksel değerlerin reddedildiği, öğretim teknolojisi formlarına karşı olumsuz tepkilerin geliştiği dönemdir. Bu dönemde daha çok kişilik ve insanlık konusuna önem verilmekteydi. Hedeflerin dıştan değil, içten kararlaştırılması yönünde ısrarlı istekler vardı. 1970’li yılların sonunda öğretmede bilişsel yaklaşım ortaya çıktı.
   Aynı yıllarda eğitim teknolojisi açısından önemli bir gelişme videonun icadı ve öğrenme öğretme ortamlarında kullanılmaya başlanmasıdır. Videonun ortaya çıkmasıyla eğitimde filmlerin yaygın olarak kullanılmasını engelleyen faktörler ortadan kalkmıştır. Bu yeni araç, para, emek, zaman açılarından filme göre daha ekonomiktir. Ayrıca eğitimde öğretim materyalleri üretmeyi kolaylaştırmıştır.
   1970’li yıllar Türkiye açısından da önemlidir. Eğitim teknolojisinin ülkemizdeki öncüleri olan Kamuran ÇİLENTİ ve Cevat ALKAN alanlarında eserler vererek ve yeni elemanlar kazandırarak bu bilimin tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağlamışlardır.
                                           BİLİŞSEL ÖĞRENME DÖNEMİ
   1970’li yılların sonunda eğitimde ortaya çıkan bilişsel yaklaşımda öğrenme, çevre, insanlar veya öğrencinin dışındaki faktörlerin doğrudan bir ürünü olmaktan çok, içsel ve bilişsel süreçlerle daha verimli olarak meydana gelmektedir. Öğrenme; bireyin içinde yaşadığı dünyayı anlaması,ona bir anlam vermesi için yapılan etkinliklerdir. Çağdaş biliş kuramlarının temelini “Gestalt Psikolojisi” oluşturur. Buna göre öğrenmeyi düzenleyen ilkeler algılamayı düzenleyen ilkeler ile aynıdır.  İnsanlar duyu organlarına gelen uyarıcılardan bazılarını seçerler ve bunları daha önce sahip oldukları bilgilerle eşleştirip anlam vermeye çalışırlar. Bu süreç gerçekleşmeden öğrenmenin oluşması mümkün değildir. Öğrenmede tekrar, motivasyon, dikkat ve kavrayış önemlidir. Kavrayış yoluyla öğrenme gerçek öğrenmedir. Bu şekilde öğrenilenlerin kalıcılığı fazladır, çünkü zihin aktif durumdadır. Bilişsel yaklaşımı benimseyenler arasında K. Lewin ve Gagne sayılabilir.
   Eğitim teknolojisi üzerinde davranış ve biliş psikologlarının yanı sıra sosyal psikolojide etkili olmuştur. Sosyal psikologlar sınıftaki sosyal düzenlemenin öğrenme üzerindeki etkilerine bakarlar. Sınıftaki grup yapıları, otorite yapıları, ödüllendirme yapıları incelenir, araştırılır.
   1980’li yıllarda eğitim teknolojisinde etkileri günümüze kadar süren bir gelişme olmuştur. Bu gelişme küçük bilgisayarların yayılmasıdır. , Bilgisayar, diğer araçlara göre geniş ve değişik kapsamlı etkinlikleri hızlı bir şekilde yapabilme avantajlarına sahiptir. Eğitimde kullanılan diğer araçlar ve yöntemleri desteklemektedir.    Hem araç, hem de yöntem olarak kabul edilmekte, diğer etkinlikleri destekleme özelliğine sahip bulunmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi bilgisayar destekli eğitim, Skinner’in programlı öğretim yönteminin günümüzdeki uygulamalarına örnek olarak verilebilir..
                                                  GÜNÜMÜZDEKİ DURUM
Günümüzde eğitim teknolojisine ilişkin gelişmeleri beş ana kategoride özetlemek mümkündür. Bunlar;

1 – Yeniteknolojiksistemler
2 – Öğrenme – öğretme süreçlerine ilişkin gelişmeler
3 – Eğitim ortamlarına ilişkin gelişmeler
4 – Öğretim programı düzenleme yöntemleri
5 – Eğitimde insan gücü ile ilgili gelişmelerdir.

   Bilgisayarlar, televizyon sistemleri, eğitsel amaçlı uydular, tele – iletişim, bilgi işlem sistemleri, veri bankaları, veri tabanı sistemleri, çoklu ortamlar, benzeşim ortamları, eğitim teknolojisi merkezleri, etkileşimli video v.b. bazı örnekler eğitim teknolojisinin ortam boyutuna ait yeni uygulama örnekleridir.
   Eğitim teknolojisi başlangıcından günümüze kadar yazı öncesi, yazı, görsel – işitsel araçlar, programlı öğretim, ferdî eğitim, toplu eğitim, bilgisayar destekli eğitim gibi birçok aşamalardan geçerek gelişmesini sürdürmüştür. Başlangıçta konu, derslik, öğretim yardımcıları modelleri ile sınırlı olan eğitim teknolojisi, günümüzde özgün bir eğitim bilimi olarak temsil edilmektedir. İşlevsel, kapsamlı ve tümleşik yapıda bir disiplin haline gelmiştir.
Eğitim teknolojisinin gelişim aşamaları kronoloji, kavram, işlev ve ürün boyutları açısından gruplandırıldığında  şöyle bir tablo ortaya çıkabilir.

  1930’lardan  önceki dönemle, sonraki dönem arasında eğitim teknolojisi alanında temel esaslar açısından önemli farklı bir yapılaşma söz konusudur. Bu durum şu şekilde gösterilebilir:


     Öncesi                                                                                   Sonrası

* Spekülative                                                                     * Deneyselaraştırma
* Felsefî                                        1930                            * Uygulamatesti
* Fikir tartışması                                                                * Davranış analizi
* Eğitim teknolojisi


Eğitim Uygulamalarını Şekillendirmekte


Bugünkü anlamıyla eğitim teknolojisi, insanın öğrenme olgusunu bütün yönleriyle sistematik ve bilimsel olarak analiz etmek ve bunlara çözümler üretmek üzere ilgili bütün öğeleri (insan gücü, yöntem ve teknik, araç gereç, çevre düzenlemesi) işe koşarak uygun tasarımlar geliştiren, uygulayan, değerlendiren ve yöneten eğitim bilimleri ile ilgili bir teknolojidir.

Programın içeriğinde yer alan başlıca ders konuları ve alanları ise şöyledir:
* Bilgisayar                                                       * Kuramlar
* Dökümantasyon                                             * Yönetim
* Tasarım   * Bilgi sistemleri
* Gelişim                                                          * Tele - İletişim 
* Sistemler

Son gelişme ve yenilik eğilimlerinden biri olan insan performansı teknolojisinin ifade
ettiği anlam ;
1-   Değişime olan ihtiyacı bilme
2-   İhtiyaç duyulan değişimin doğasını analiz etme
3-   İhtiyaç duyulan belirli performans gereklerinin kararlaştırılması
4-   Zorunlu değişiklikleri sağlayacak öğretim  stratejilerini tasarlama kavramları üzerine dayalı  bir teknolojidir..
  Bugün eğitimde felsefî düzeyde yeniden inşacılık akımı, bilimsel düzeyde hedeflere taksonomik yaklaşım, yapısallaşmada sistem yaklaşımı, kuramsal esaslarda gelişim ve bilişim kuramları ile yapıcı ve yaratıcı öğrenme kuramları, teknolojik düzeyde geleneksel grup öğretimine ek olarak ferdî ve toplu eğitim boyutları ile performans mühendisliği, hep birlikte eğitim teknolojisinin gelecekteki gelişim doğrultusunun göstergeleridir. Bu durum şu şekilde gösterilebilir:
Toplum Eğitimi
Geleneksel Grup Öğretimi
Birey Öğretimi
   Çağımızda teknolojik gelişmeler eğitim uygulamalarına yeni imkânlar sağlamakta, kullanılabilen ortam ve yöntemleri zenginleştirmektedir. Eğitim alanında meydana gelen değişme ve gelişmelerin genelde üç ana kategoride gruplandığı görülmektedir:
Geleneksel Eğitim Kalıplarının Değişmesi Öğrenme-Öğretme Süreçlerinde Yeni Kavramlar Eğitimde Yeni Teknolojiler
Tesis Yaratıcılık T.V.
Organizasyon Yapıcılık Programlı öğretim
Öğrenme stratejileri Keşfetme Öğretme Makineleri
Öğretmen işlevi İçten güdüleme Bilgiişlem
Öğrenci işlevi Problem çözme TeknolojikSistemler
Yetenekçeşitliliği Okulların Endüstrileşmesi
    Eğitim teknolojisi iki temel boyutta gelişimini sürdürmektedir. Birincisi eğitim tasarımı genel alanı ile ilgili olan boyuttur. İkincisi ise daha çok eğitimde kullanılan iletişim, öğretme–öğrenme ortamları alanındaki gelişmeleri kapsamaktadır.
Günümüzde en değerli güç bilgidir. Güçlü olmak, dünyada söz sahibi olmak isteyen ülkeler, geleceklerinin teminatı olan yeni nesillere, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve davranışları kazandırmak zorundadır. Genç kuşakların gerekli niteliklerle donatılması için hem eğitim teknolojisi, hem de eğitim kuramlarında meydana gelen gelişmeler takip edilmelidir.